Ot Tüketen Hayvanlarda Görülen Hastalık: Şarbon
Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Uzmanı Doç. Dr. Kaya Süer, Şarbon Hastalığını Anlattı. Şarbon Hastalığının Ot Tüketen Hayvanlarda Görüldüğünü, Bu Hastalığın İnsanlara Hayvanlar Tarafından Direkt veya Dolaylı Yoldan Bulaşabildiğini ve KKTC’de Bu Hastalığın Sık Görülmediğini Belirtti.

Şarbon Hastalığı Ot Tüketen Hayvanlarda Görülmekte
Bacillus anthracis isimli bakterinin neden olduğu şarbon hastalığının insan ve hayvanlarda bilinen en eski hastalıklardan birisi olduğunu söyleyen Doç. Dr. Kaya Süer, şarbon hastalığının esas olarak ot yiyen hayvanların hastalığı olduğunu belirtti. İnsanlara infekte hayvanlardan bulaşan hastalıklara zoonoz adı verildiğini de söyleyen Doç. Dr. Kaya Süer, bu nedenle şarbon hastalığının da zoonatik bir hastalık olduğunu belirtti. Doç. Dr. Kaya Süer sözlerine şöyle devam etti: “Zoonatik hastalığa bağlı kitlesel ölümler görülebilmektedir. Hastalık tablosu ülkelerin riskli coğrafik alanlarında endemik olarak görülür. Gelişmiş ülkelerde hayvanlardan bulaşan şarbon hastalığına azalma görülmekle beraber, gelişmekte olan ülkelerde halen olgular görülebilmektedir. Hastalığın en fazla görüldüğü coğrafya Asya, Afrika ve Güney Amerika olarak tanımlanabilir. Türkiye’de 2017 yılında 37 kişi şarbon olgusu bildirilmiştir. KKTC’de ise bu hastalığın görülme sıklığı oldukça düşüktür.”

Hastalık Hayvanlardan İnsanlara Geçmekte
Bu hastalığın insanlara infekte olan hayvanlardan direkt veya dolaylı olarak bulaştığını söyleyen Doç. Dr. Kaya Süer, bulaşmanın kaynaklarına göre endüstriyel, tarımsal, laboratuar veya biyolojik silah kaynaklı olabileceğini belirtti. Doç. Dr. Kaya Süer konuşmasına şöyle devam etti: “Endüstriyel kökenli şarbon hastalığı hayvansal ürünler olan keçi kılı, yün deri, post ve kemik gibi sanayide işlenmesi esnasında oluşur. KKTC’de az sayıda görülen şarbon olguları genellikle tarımsal kökenlidir. Tarımsal şarbonda mikroorganizma infekte hayvanlarla direkt temas yoluyla insana bulaşır. Şarbon bakterisi insan vücuduna deriden, gasrtrointestinal yoldan, solunum yollarından veya damar içine direkt damar içi ilaçla girebilir. Şarbon hastalığı insanlar arasında bulaşma riski yok denecek kadar düşüktür. Bulaş yolu açısından risk altındaki gruplar hayvancılıkla uğraşanlar, kasap ve veteriner hekimler ve hayvansal ürün hazırlanmasında çalışanlardır. Şarbon hastalığı dört klinik şekilde karşımıza çıkabilmektedir. Deri şarbonu, sindirim sistemi şarbonu, solunum sistemi (Akciğer) şarbonu ve damar içi ilaç kullananlar da injeksiyon şarbonu olarak karşımıza çıkabilir.”

Tedavi
Şarbon tedavisinde etkili antibiyotiklerin olduğunu söyleyen Doç. Dr. Kaya Süer, tedavide ilk kullanılacak antibiyotiğin ülkemizden izole edilmiş şarbon bakterilerinde etkinliği halen çok yüksek olan penisilinler olduğunu belirtti. Penisilin alerjisi olanlara ise doksisiklin veya siprofloksasin gibi ilaçlarının kullanılabildiğini söyleyen Doç. Dr. Kaya Süer sözlerine şöyle devam etti: “Gastrointestinal ve akciğer şarbonunun tedavisinde antibiyotiklere ek olarak şarbon immünoglobulini veya şarbon toksinlerine karşı hazırlanmış ticari monoklonal antikor preparatları da önerilmektedir. Ülkemizde hem insan hem de hayvan şarbonu bildirimi zorunlu hastalıklardandır. Hastaların bildirilmesi toplum sağlığı ve korunma açısından önemlidir.”

Korunma Yolları
Hastalar için belirli ölçülerle izolasyon önlemleri alınması gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Kaya Süer, hastaların sağlam olmayan derisiyle temas edileceği zaman mutlaka eldiven giyilmesi gerektiğini belirtti. Doç. Dr. Kaya Süer sözlerine şöyle devam etti: “Bir katının veya bir sıvının gaz ortamı içerisinde dağılması durumu olan aerosol oluşumu veya sıçrama riski olan durumlarda uygun kişisel koruyucu malzemeler kullanılmalıdır. Bunlar önlük, maske, gözlük ve bunun gibi malzemelerdir. Şarbon dahil çiftlik hayvanlarından bulaşacak tüm infeksiyon hastalıklarından korunmak için alınabilecek kişisel önlemler, başta et ve süt olmak üzere hayvansal gıdaların çiğ olarak tüketiminden kaçınılması, etlerin iyi pişirilmesi, etlerin kesildiği yüzeylerle ve malzemelerle çiğ sebze ve meyvelerin temas ettirilmemesi, hasta hayvanların kesilmemesi, hasta veya ölmüş hayvan etlerinin tüketilmemesi, hayvan kesimlerinin bu konunun uzmanları tarafından ve uygun kişisel koruyucu malzemeler kullanarak yapılması sayılabilir. Şarbonlu olduğundan şüphelenilen hayvanların kesilmesi ve yüzülmesi engellenmeli, imha süreçleri takip edilmeli, infekte hayvanı taşıyan nakil araçları dezenfekte edilmelidir. Çiftlik çalışanlarının kıyafet ve el temizliği konusunda da önerilen kuralları takip etmesi gerekir.”

Aşılama Yapılmalı
Şarbonun kontrol alına alınması için tüm ülkeyi kapsayan merkezi planlama yapılması ve sıkı denetim sağlanması gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Kaya Süer, en önemli konunun ise hayvanların aşılanması ve ithal işleminin sıkı denetimlerle uygun şekilde yapılması gerektiğini belirtti. Ayni zamanda hayvan sağlığını bildirime tabi tutulması gerektiğini de söyleyen Doç. Dr. Kaya Süer sözlerine şöyle devam etti: “Markette veya kasapta parçalanmış haldeki ette şarbon olduğu anlaşılamaz. Ancak şarbonlu hayvan kesim sırasında veya öldüğündeki muayenesinde kanının pıhtılaşmaması ve siyah renkte kanı olması ile kesen kişi tarafından fark edilebilir. Bu durumda da kesin tanı için örnekler alınarak laboratuvar testleri yapılmalıdır.”

Özel Dezenfeksiyon Yöntemleri Kullanılmalı
Şarbon olduğu kanıtlanmış veya kuvvetle şüphelenilen bir hayvanın kesiminde kullanılan malzemeler için özel dezenfeksiyon yöntemleri kullanılmasının gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Kaya Süer, çünkü bu durumda aletlerde yoğun bulaşma durumunun olabileceğini belirtti. Ancak ev ortamında et kesmekte kullanılan bıçak, masat, satır, kesme tahtası gibi malzemelerin özel dezenfeksiyonuna ise ihtiyac olmadığını söyleyen Doç. Dr. Kaya Süer, bol sabun veya deterjanlı suyla yıkanmasının yeterli olabileceğini belirtti. Doç. Dr. Kaya Süer sözlerine şöyle devam etti: “Etle temas eden aletlerin ve yüzeylerin bu şekilde yıkanmadan meyve sebze gibi çiğ tüketilen yiyeceklere temas etmemesine dikkat edilmelidir. Çiğ ete dokunduktan sonra ellerin bol sabunlu suyla yıkanması yeterli olur. Ellerinde açık yaraları olan kişilerin çiğ ete temas etmemeleri, edeceklerse eldiven kullanmaları korunma sağlayacaktır. Çiğ ete temas eden kişilerin cilt lezyonu açısından yakın takibi önerilir.”